
Benlikten Geçip AŞKın Ölümsüzlüğü Şeb-i Arus
Mevlana Celaleddin-i Rumi yüzlerce yıl önce gelip insanlığa AŞK sırrını aktarmış ve bir çok sufiye rehber olmuştur. Eğer sizde kendi içinizdeki AŞKı bulmak istiyorsanız kalbinizle Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fihi Ma Fih eserlerini okuyabilirsiniz. Zihnen okunduğunda kişiyi zorlayan; kalben okunduğundaysa AŞK boyutuna geçiren eserlerdir.
Mevlana ölümün aslında Sevgili ile kavuşma olacağını ve bunun hüzün değil düğün gecesi olduğunu ifade etmiştir. Bunun için de 17 Aralık 1273 günü dünya alemine gözlerini kapatıp; ruhu ile Allah’la kavuştuğu gün Şeb-i Arus olarak kutlanır.
Ölümünden sonra büyük oğlu Sultan Veled, sema törenlerini bizlerin şu an bildiği hale dönüştürerek; babasının ölüm sırrını kalp gözü açıklara aşikar etmiştir.
Sema töreni ve semazenlerin kıyafetleri bir çok zarif detay barındıran bir ayindir, burada kısaca alıntılar paylaşacağım. Yazının en sonunda da daha ayrıntılı okumak isteyenler için kaynak linkleri paylaşacağım.
Semazenin kıyafetleri ve anlamları
Sikke (başındaki külah); insanın kötü huylarının, yani nefsinin mezar taşını temsil eder.
Tennure (beyaz elbise); nefsinin kefenini temsil eder.
Hırka (tennurenin üzerine giyilen siyah hırka); nefsini temsil eder.
Semazen Semaya başlarken hırkasını çıkarır ve manevi bir temizliğe adım atmış olur. Semazenin, kollarını çapraz bağlı olarak duruşu Allah’ın birliğini ifade eder. Kollarını iki yana açarak sağdan sola dönerken adeta kainatı bütün kalbiyle kucaklar gibidir. Gökyüzüne dönük olan sağ eli ile Hak’tan aldığını yeryüzüne dönük olan sol eli ile halka dağıtır. Burada ayrıca Semâzenin Hak’ta yok oluşu da vurgulanır.
Sema Töreni
Birinci bölüm: Kâinatın yaratılmasına vesile olan, yaratılmışların en yücesi Hz. Muhammed’i öven, Nâ’t-ı Şerif (Hz. Mevlânâ’nın bir şiiri) ile başlar. Na’t-i, na’t-hân ayakta ve sazsız okur.
İkinci bölüm: Na’t’i, kudüm darpları izler. Bu Yüce Yaratıcı’nın kâinata “ol” emridir. İslâm inanışına göre Allah, insanın önce cansız bedenini yaratmış, sonra ona kendi ruhundan üfleyerek diriltmiştir. Na’t’den sonra yapılan ney taksimi işte bu ilâhî nefesi temsil eder.
Üçüncü bölüm: Taksimden sonra peşrevin başlaması ile şeyh efendi ve semazenler, sema meydanında sağdan sola doğru dairevi bir yürüyüşe başlarlar. Sema meydanını üç kez dolaşmaktan ibaret olan bu yürüyüşe “Devr-i Veledi” denir.
Dördüncü bölüm: Sultan Veled devridir. Bu, Semazenlerin birbirine üç kere selam vererek, bir peşrevle dairevi yürüyüşüdür. Şekilde gizli ruhun ruha selamıdır. Semâ meydanının sağ tarafından post hizasına gelen semazen, Hatt-ı İstivâ ’ya basmadan ve posta sırt çevirmeden dönerek karşıya geçer. Böylece arkasından gelen semazenle karşı karşıya gelir. Bir an göz göze gelen iki derviş, aynı anda öne doğru eğilerek birbirlerine baş keserler. Buna “Mukabele” denir. Üçüncü devrin sonunda şeyh efendinin posttaki yerini almasıyla Devr-i Veledi tamamlanır. Bu devirler, şeyh denilen manevi terbiyecinin rehberliğinde Mutlak Hakikat’i “İlm-el Yakîn” olarak bilişi, “Ayn-el Yakîn” olarak görüşü, “Hakk-al Yakîn” olarak da O’na erişi sembolize eder. Kudümzenbaşının Devr-i Veledî’nin bittiğini ikaz eden vuruşları ile neyzenbaşı kısa bir taksim yapar ve ayin çalınmaya başlar.
Semazen üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak, hakikate doğar kollarını bağlayarak bir rakamını temsil eder. Böylece Allah’ın birliğine şehadet eder. Semazenler tek tek şeyh efendinin elini öperek izin alır ve Sema’ya başlarlar.
Sema, her birine “selâm” adı verilen dört bölümden oluşur ve semazenbaşı tarafından idare edilir. Semazenbaşı, semazenlerin dönüşlerini kontrol ederek intizamı temin eder.
I. Selam, insanın kendi kulluğunu idrak etmesidir.
II. Selam, Allah’ın büyüklüğü ve kudreti karşısında hayranlık duymayı ifade eder.
III. Selam bu hayranlık duygusunun aşka dönüşmesidir.
IV. Selam ise insanın yaratılıştaki vazifesine yani kulluğa dönüşüdür. Çünkü İslâm’ da en yüce makam, kulluktur.
IV. Selam’ın başlaması ile “postnişin” yani şeyh efendi de hırkasını çıkarmadan ve kollarını açmadan sema’ya girer. Postundan sema meydanının ortasına kadar dönerek gelir ve yine dönerek postuna gider. Buna “Post Semâ’ı” denir. Bu arada IV. Selam bitmiş, Son Peşrev ve Son Yürük Semai çalınmış, son taksim yapılmaktadır. Şeyhin posttaki yerini almasıyla Son Taksim de sona erer ve Kur’an-ı Kerîm’den bir bölüm yani “Aşr-ı Şerif” okunur. Son dualar, Allah’ın adı olan “Hû” nidaları ile son selamlaşmalarla Sema Töreni sona erer. Şeyh Efendi’den sonra semazenler ve mutrıp da şeyh postunu selamlayıp semahaneyi terk ederler.
Kaynaklar: http://konya.kutuphane.gov.tr/TR-144018/sema-ve-semazenler.html
http://www.konya.bel.tr/bldfoto/m/mevlana/sema/sema_semboller.html
Şeb-i Arus’un Bana Armağanları
Nerede olursa olsun sema törenini her izlediğimde ayrı ayrı kapıların açılıp; kalbimin genişlediği, şifalandığı ve şükrümün arttığı bir zaman dilimi geçiririm.
Bu defa Şeb-i Arus’u kalbinde AŞK olan bir grup arkadaş birlikte geçirdik. Her birimiz kendimize özel deneyim yaşadık. AŞKla dolduk AŞK OLduk.
Bu huşuya herkesin ulaşabilmesi için elimden gelen tek şey dua edip, güzel Yaratıcı’dan bu kapıya gelmeyen kardeşlerimin de bu kapıya gelmesini, onların da AŞKa ulaşmasını talep ettim. Her duanın ve şükrün kalbimde başka bir açılımı oldu.
Bu açılımlardan kalbimden dile dökülenleri de sizlere aktarıyorum…
AŞKa ulaşmak ve AŞK yolunda yol almanın kişinin gayreti ile olduğunun açılımı bir kez daha oldu.
Egonun ya da nefsin her türlü asi isteği ile birlikte aynı anda ilahi boyuttaki AŞK alanında bulunulamayacağını yeniden idrak ettim.
Bir insan AŞK boyutunda var olmak için tıpkı sema ayinin dördüncü bölümündeki dört selamdaki gibi kendi benliğinden vazgeçmesi gerektiği bilişi geldi.
Bunu yaşamımızda uyarlamanın en kolay yolu iki görünen yolu;
Yaşadığımız pozitif olmayan deneyimlerle ilgili kendimize dönüp; kendimizdeki alanı arındırmak.
Dışarıdan gelen eleştirilerle ilgili yine içimize dönüp; gerçekten bizde olan alanı arındırmak.
Bu veriler için uzun uzun düşünüp zaman ayırmamıza gerek yok, veriler kendiliğinden karmaşaya mahal vermeden ortaya çıkıyor.
İnsan son nefesine kadar sürekli olarak tekamül eder. Bu tekamül neticesinde de insan kendini kendi boyutuna göre arındırmalı. Okuduklarımdan ve gözlemlerimden insan bedenindeyken OLdum denilmemesi gerektiğini öğrendim. Bu belki de benim yaşam öğretimdir…
19.12.2019
Spiritüel Rehber Yasemin Derya Metin